KÖYLERİMİZ Mİ MADEN OCAKLARI MI, KÖYLÜLERİMİZ Mİ TAŞ OCAKLARI MI. KÖYLERİMİZ KÖYLÜLERİMİZ YAŞAM KAYNAĞIMIZDIR, KÖYLERİMİZ BOŞALMASIN
Son zamanlarda Köylerimiz ve
Köylülerimiz ile ilgili sık sık karşılaştığımız sorunların belki de başında
geliyor Maden Ocaklarının yarattığı sıkıntılar. Bu sıkıntılar Maden Ocağı
İşletenlerden mi kaynaklanıyor yoksa Maden İşletme Ruhsatı veren Kurumlardan mı
kaynaklanıyor, düşündürücü bir durum. Ama bir gerçek var ki o da Köylerimizin
doğasında onarılamaz hasarlar oluşuyor, Köylülerimiz her türlü mağduriyeti
yaşıyor maalesef.
Maden Ocakları denildiğinde söz
konusu Krom, Demir, Çinko gibi her yerde bulunmayan ve bulunduğunda özel değeri
olan madenler ise tabii ki bu da gerekli ve bulunduğu bölgeler ile sınırlı
kalınıp gerekli tedbirler alınarak çıkartılabilir ama ya Taş Ocakları diye de
tabir edilen Kalker Ocakları! Dağ ya da Dağ gibi görülen Tepelerde bile bulunan
ve göz önünde duran bir maden olan 3213 Sayılı Maden Kanununda yer alan Maden
Grupları içerisinde II. Grup bir maden olan agrega, hazır beton ve asfalt
yapımında kullanılan Kalker.
Çocukluk yıllarım Ceyhan Irmağı
kıyılarında geçti, Irmak, Çay, Dere denildiğinde bunların gerçek anlamını
görerek büyüyen birisiyim. Kış ayları olduğunda Irmaklar da, Çaylar da deli
dolu taşarak akar, tabiatta doğal olarak inşaat ve yol yapımında kullanılan kum
ve çakılı oluştururdu. Son yıllarda akarsular azalıp Irmaklar Çaya, Çaylar da
Dereye dönüşünce doğal olarak kum çakıl da yeterince oluşmaz oldu (Dereler mi,
onlar ise topraklar ile doldu). Bunun sonucu olarak ta Kalker ihtiyacı her
geçen yıl artarak devam etti.
Tabii ki inşaat yapacaksak, beton
dökeceksek, yol yapacaksak, asfalt dökeceksek Irmaklardan Çaylardan Kum Çakıl
almak Yasak olduğuna göre Kalker ihtiyacı kaçınılmaz. Ama sorun Kalker
çıkarmada değil Kalker çıkarılan yerlerde. Dağlar, tepeler; yüzeyleri toprak
olsa bile zaten madenler ile ağırlıklı olarak da Kalker ile oluşmaktadır. Yani
dağların tepelerin olduğu her yerde Kalker başka bir deyişle Taşlar, Kayalar bulunmaktadır.
Bunları ayrıca diğer madenler gibi aramaya da gerek yoktur doğal olarak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nce alanlar
belirlenip, belirlenen her bir alana Maden İşletme Ruhsatı verilmektedir. İşte
sorun tam da burada yatıyor. Sanki harita üzerinden bakılarak dağların tamamını
ruhsatlandırmışlar gibi kapsadığı alanın içerisinde nelerin kaldığına ya da ne
olduğuna bakılmadan köylerimizin yerleşim yerlerine kadar, köylülerimiz için
çok değerli olan yerleri yok edecek kadar, ya da piknik alanı gibi yerlere
zarar verecek kadar yakın yerlere ruhsat sınırları getirilmiştir. Hal böyle
olunca Kalker Ocağı işletmeye açıldığında işletmeci için öncelikle yol,
konaklama, su, elektrik gibi ihtiyaçların karşılanma gerektiğinden tabii ki
bunun için en uygun yer ruhsat sahası sınırındaki köylere en yakın yer olmaktadır.
Hal böyle olunca köylülerimizin yolu o kadar yüklü bir kamyon trafiği altında bozuluyor,
patlama yapılması sonucunda tehlikeler yaşanıyor, köylülerimiz için değerli
olan alanlar yok ediliyor. Köylerimiz ve köylülerimiz her türlü olumsuzluğa
maruz kaldıkları gibi kendi sahalarında çıkarılmasına rağmen Köy Tüzel
Kişiliğine bu çıkarılan madenlerden de hiçbir pay verilmiyor.
Birkaç örnek mi. Çocukluğumdan
beri bildiğim etrafı doğal olarak kapalı olup sadece bir noktadan girişi
bulunan ve “Camuz Ağılı” diye tabir ettiğimiz ortası düzlük olan bir alanın doğal
hali yok edildi. Hal bu ise ruhsat sahası dışında olsa ve burası Dağcılar için
Kamp Yeri olarak değerlendirilse daha uygun olmaz mıydı, öylesine doğal hali
ile bile kalsa köylüler için bir değer bir tarih olarak kalırdı. Çünkü Kalker
sadece orada değil ki, her yerde var. Yazmakla bitmez bu ve benzeri olaylar ama
bir diğeri de bir Kanyonda yaşananlar. Kanyonun içerisine bir yandan yürüyüş
yolları, piknik alanları yapılırken diğer yandan Hidroelektrik Santralini
besleyen Su Tünelinin yarattığı titreşim ve Kanyona kadar gelen Kalker Ocağı
sınırında (ki Köy olduğu için bu noktadan başlanmış çalışılmaya) yapılan
patlatmanın yarattığı sarsıntının etkisinin zaman içerisinde Kanyona vereceği
zarar ortadaydı ki öyle de oldu; Kanyonda yıkılan yerler oldu ama suç kışın
yağan yağmurlara kaldı. Kanyona kadar ruhsat sınırının getirilmesinin ne anlamı
vardı ki, kaya mı kalmamıştı sanki. Üretilen ürünlere verilen zararlar ise
önemli bir başka husus.
Peki ne olacak o halde! Köylerimiz Köylülerimiz değerli ve önemli ama Kalker de gerekli. Kum Çakıl artık olmadığına göre tabii ki Kalker de Dağlardan çıkarılacak, alınacak. Ama buradaki önemli husus her yerde olan bir maden için bütün dağların değişik noktalarının tahrip edilerek yıllarca telafi edilemeyecek olumsuz görüntüler oluşturulması ne kadar gerekli; Köylerimizi Köylülerimizi koruyarak bir çözümü olamaz mı.! Elbette ki var. Hepsi bir arada, dar bir alanda birçok firmanın çalıştığı Kalker Ocakları mevcut. Burada yapılması gereken Kalker gibi madenler için dağların tamamını ruhsatlandırarak ruhsat sahiplerini geniş alanlarda farklı farklı noktalarda çalıştırmak yerine Coğrafi koşullara göre gerekli değerlendirme yapılarak ihtiyaçları karşılayacak şekilde sadece belirli bölgelerde dar bir alanda Kalker Ocakları için Ruhsatlandırma yapılması hem dağlarda farklı noktalarda oluşan çirkin görüntüleri ortadan kaldıracak, hem toplu bir noktada çalışılacağı için ruhsat sahipleri kendilerine yol ve altyapı yapacak, hem de çalışılan nokta uygun seçilmiş olduğundan Köylerimiz ve Köylülerimiz Kalker Ocaklarının yaratacağı olumsuzluklardan etkilenmeyecektir. Hatta madenin çıkarıldığı yere de bir faydası olması açısından Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne bildirilen üretim miktarı üzerinden ilgili Köy Tüzel Kişiliklerine de pay verilmesi yerinde olacaktır. Köylerimiz boşalmasın, Köylerimiz Köylülerimiz yaşam kaynağımızdır, her zaman her yerde sahip çıkalım.
#gezisyenM
@gezisyenM
#hepberaberyaşıyorsakhepberaberyaşayalım
Yorumlar
Yorum Gönder