GELECEĞİMİZİ BUGÜNDEN YOK ETMEYELİM. BİYOÇEŞİTLİLİK ÖĞELERİNİN HER HANGİ BİRİ DEĞİŞTİRİLİR İSE DOĞA İÇİN ÇOKTA GEREKLİ OLMAYAN İNSAN YAŞAMI İÇİN GELECEK GELMEYEBİLİR.


GELECEĞİMİZİ BUGÜNDEN YOK ETMEYELİM. BİYOÇEŞİTLİLİK ÖĞELERİNİN HER HANGİ BİRİ DEĞİŞTİRİLİR İSE DOĞA İÇİN ÇOKTA GEREKLİ OLMAYAN İNSAN YAŞAMI İÇİN GELECEK GELMEYEBİLİR.

Dünya Çevre Günü, her yıl 5 Haziran tarihinde kutlanan çevresel açıdan en önemli gündür. Her yıl farklı temalar yani farklı farkındalıklar ile kutlanan Dünya Çevre Günü’nün 2020 yılı teması “Biyoçeşitliliktir”. Biyoçeşitlilik karada ve su altındaki tüm yaşamı destekleyen temel öğelerdir Bu ağın bir öğesini değiştirmek veya ortadan kaldırmak tüm yaşam sistemini etkileyerek olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Her gün yediğimiz yiyecekler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su gibi yaşam döngümüzü sağlayan her şeyi bize doğa veriyor. Ve yine yarattığımız tüm olumsuzlukları da gücü yettiğince doğa normalleştiriyor ve tekrar bizim kullanımımıza sunuyor. Biz buna rağmen ısrarla kısa süreli faydalar için yaşam döngümüze uzun süreli zararlar vermekten geri kalmıyoruz.

İnsanların yaptıkları eylemler doğanın sınırlarını zorlamaktadır artık. Böyle devam edilirse biyolojik çeşitlilik kaybı gıda ve sağlık sistemlerini tehdit eder hale gelecek ve yaşam döngüsü üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracaktır.  Nükleer Santralların yarattığı tehlikeler (Sadece belirli sayıda mevcut iken yaşanan 2 olay halen Dünyayı tehdit ettiğine göre bir de Dünyanın her yerinde fazlasıyla Nükleer Santral olduğunu ve yıllar geçtikçe metal yorgunluğu başta olmak üzere artarak oluşabilecek arızaların yarattığı tehditleri bir düşünün hele de dünyanın değişik noktalarında aynı anda olur ise kendi kıyametimizi mi yaratmış oluruz, daha da artacak olan nükleer atıklar ise yaşamın her noktasında olduğu Dünyamız için başka bir yaşamsal tehdit), Çekirge İstilaları, Çöl Tozları, Orman Yangınları ve en son yaşadığımızı Koronavirüs Covid-19 Pandemisi gibi olaylar insanların yaşam ağlarının karşılıklı bağımlılığını net bir şekilde göstermektedir.

Çocukluk yıllarıma bakıyorum da öyle bir yağmur yağardı ki günlerce sürerdi; yeşil ile süslenmiş dağlardan çiğdem bulup yerdik, nergis toplardık; ırmaklarda ördek başta olmak üzere çok çeşitli kuşlar olurdu; büyüklerimiz daha öncesini de anlatırdı ki dağlarda vahşi hayvanlar da yaşarmış. “Akarsu pislik tutmaz” denilirdi ve akan sular içilirdi, hemen ırmak kenarına “Çaygara” dediğimiz bir çukur açılır ve kumlardan süzülerek çıkan su içilirdi, dağlarda “Kaklık” dediğimiz kayaların üzerindeki çukur alanlarda biriken sular da içilirdi.

Şimdi mi… Eskisi kadar yağmıyor da, biraz yağmur yağdığında yollarını kapattığımız için hemen sel felaketine dönüşüyor ya da iklim değişikliğinden dolayı bir anda bardaktan boşalırcasına yağıveriyor; dağlar yeşile hasret hale geldi; neredeyse kuş olmayan yerlere “Kuş Cenneti” diye hitap ediyoruz; bırakın temiz olmasını su bulamaz hale geldik. Bunu kimler mi yaptı? Güzel bir soru. Cevabı herkesin kendisinde.

Doğa artık kendini temizleyemez hale geldi. Doğaya kendini temizleme fırsatı vermez isek, Çevre ve Biyoçeşlitlilik konularında toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmez isek doğa için çokta gerekli olmayan insan yaşamı için gelecek gelmeyecek.

#gezisyenM

@gezisyenM

#basitamafaydalıbilgiler

#hepberaberyaşıyorsakhepberaberyaşayalım


Yorumlar