Yeşil bir dünya için binaların bulunduğu alanlarda yeşil alan bulundurma zorunluluğu da mutlaka getirilmelidir.
Çocukluk yıllarıma bakıyorum da
Osmaniye ne kadar yeşil bir şehir idi, her taraf çok çeşitli ağaçlar ile
doluydu, çoğunlukla portakal ağaçları ve kavak. Tabii ki bahçeler vardı ama
birçok evin önünde de mutlaka birkaç ağaç yer alırdı ki zaten inşaat aşamasında
ilk yapılanlardandı hemen bir ağaç dikmek.
Çiçek mi, onlar zaten kimisi direk toprak üzerinde, kimisi de saksılarda
olmak üzere gani gani çiçek bahçesi olurdu. Öyle ki, kurbanlıklar bayramdan çok
önce alınırdı ve etraftaki yeşillikler ile de bayrama kadar beslenebilirdi. Sakaların
kontrolündeki su arkları vasıtası ile Karaçay’dan gelen sular ile nerede ise
tüm şehir sulanırdı yaz aylarında. Yani yaşamın bugünlerden daha zor olduğu
dönemlerde bile fazlasıyla yeşillik var edilir, yaşatılırdı. Tabii Osmaniye bir
örnek, hemen hemen tüm şehirlerimiz çok daha fazla yeşile sahipti.
Ne zaman ki
çok katlı yapılar çıktı, insanlar çoğaldıkça yeşil alanlar azaldı. Acaba
nedenlerinden bir tanesi çoklu yapılarda kişisel sorumluluğun hissedilmemesi mi.!?
Bugün teknolojik ve altyapı imkanları daha geniş olmasına rağmen maalesef
gerekli yeşil alanları göremiyoruz hiçbir yerde. Hatta sitelerin, iş hanlarının,
plazaların isimlerinde bol miktarda var ama alanlarında yok denilebilecek kadar
az miktarda ne yazık ki. Öylesine hayret verici bir döngü yaşanılıyor ki, önce
doğal ortamı yeşil alanı olsun diye şehir dışlarında bir yerleşim yeri
oluşturuluyor, daha sonra da oralar da yok edilip bina ve beton yığını haline dönüştürülüyor.
Bugüne baktığımızda kentsel
dönüşüm adı altında oluşan yapılaşmalarda bile aynı yerlerde aynı yollarda daha
çok insan daha çok araba bir araya gelirken küçükte olsa var olan yeşil
alanlarda yok pozisyonuna düşüyor. Genellikle şehir dışlarında yer alan TOKİ
konutlarında bile ne kadar yeşil alan bırakıldığı belki de tartışılabilir
durumdadır. Dünden bugüne bir ömür içerisinde yeşil şehirler beton şehirler
haline getirilerek durum bu hale geldi ise gelecek kuşakların yaşayacaklarını
düşünemiyorum bile. Kıyameti sanki insanoğlunun kendisi koparacak gibi
bir duruma gidiyoruz.
Bakıyoruz sıcak havalarda
yürüyerek bir yerlere gidilmesi esnasında dinlenmek gerektiğinde, en çok
gerekli olan gölge bir alan bulmakta zorlanılmakta, yeterince gölgeli ağaçlar
olmadığından zor anlar yaşanabilmektedir. Sıcak iklime sahip şehirlerde gölge
alana ihtiyacın daha fazla olmasından dolayı daha fazla ağaçların olması
gerekir iken maalesef daha az ağaç bulunduğu da aşikardır. Burada da inşaat
alanlarının yanı sıra tabii ki şehir içerisinde yer alan muhtelif alanlarda da
bölge ve iklim şartlarına uygun ağaçlandırmaların yapılması da önemli bir
husustur. Eskiden ağaçların yanı sıra çiçekler ile de dolu olup bugün beton
park haline getirilmiş olan park alanları da yeşile doyacak hale
getirilmelidir.
Hal bu ise bir inşaat yapılır
iken nasıl ki yoğunluğa göre inşaat alanı tespiti yapılıyor ise bu ya da
benzeri şekilde bir oran ile de yeşil alan bulundurma zorunluluğu getirilmeli,
bu alanların yeşil alan olarak hayata geçirilip geçirilmediği de
denetlenmelidir. Yerleşim yerlerinin değişik noktalarda kocaman kocaman
akciğerlerinin olması sağlanmalı, yol ve yürüyüş güzergahları ağaçlar ile
donatılmalı, şehirlerimiz doğal parfüme ve kuş cıvıltılarına doymuş hale
getirilmelidir. Bu şekilde yapıldığında sadece ya şehirlerdeki boş alanlar da
dolar ya da şehir sadece biraz daha dışarı taşar; buna karşılık içimizin
açılacağı sağlıklı ve huzurlu bir şehir bizleri karşılar. Bu konuda herkese,
her kesime görev düşmektedir. Yaşadığımız dünyamızı tekrar yaşanır hale
getirelim, gelecek kuşaklara da yaşanır halde bırakalım.
Sözün özü; sağlıklı yaşamımız
için de gerekli olan yeşil bir dünya için binaların bulunduğu alanlarda yeşil
alan bulundurma zorunluluğu da mutlaka getirilmelidir.
#gezisyenM
@gezisyenM
#hepberaberyaşıyorsakhepberaberyaşayalım
Yorumlar
Yorum Gönder